DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI
“Demokrasi” kavramanın sözlük
anlamı:
Demos: Halk
Halk egemenliği, Halk iktidarı
Kratos: erk, iktidar,egemenlik
Günümüzde
halkın iktidarı, halk egemenliği, millet egemenliği gibi anlamlara gelmektedir.
Demokrasilerde yönetim, vatandaşlar tarafından belirlenir. Fakat bu,
vatandaşların mutlak egemenliğe veya devlet karşısında mutlak güce sahip
oldukları anlamına gelmez. Vatandaşlar neyin suç, neyin suç olmadığını
belirleyen ve devletin koruması altında olan kanunlara uymak zorundadır.
Dolaysıyla
Demokrasi halk egemenliğine dayalı yönetim demektir.
Demokrasilerde devletin sahip
olduğu bu sınırsız gücü kötüye kullanmasını önleyen iki ana ilke vardır:
1. Devlet iktidarının
fonksiyonlarını farklı organlar eliyle yürütülmesini sağlayan güçler ayrılığı
ilkesi
2. Temel hak ve özgürlüklerin
yasalarla güvence altına alınması
DEMOKRASİNİN TEMEL İLKELERİ
Demokrasi, çok eski bir tarihe sahiptir ancak 20. yüzyıla kadar
tam bir uygulama alanına sahip olmamıştır. Günümüzün en yaygın devlet ve toplum
düzeni olmakla birlikte, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere en çok
aktarılan kültür ve siyaset unsuru demokrasi ilkeleri olmuştur. Bunlar:
-Toplumun sivil hale gelmesi
-Seçimler; siyasal iktidarın seçimle belirlenmesi
-Siyasi partiler, iktidardaki siyasi partinin çoğulculuğa
dayalı olması
-Laik uygulama, devlet ve yönetimin din, inanç, fikir ve
düşünceler karşısında tarafsızlığı
-Hukukun üstünlüğü
-İnsan haklarına dayalı olması
-Güçler ayrılığı, devlet gücünün farklı organlara bölünmesi
Demokrasilerde hukuk kuralları; vatandaşlar neyin suç
neyin suç olmadığını bilmesi için hukuk kurallarının olması zorunluluğu vardır.
Devlet organları; -yasama
-yürütme
-yargı
güçler
ayrılığından oluşmalıdır.
Neden devlet organları farklı organlardan oluşması demokrasinin
olmazsa olmazlarındadır diye bir soru aklımıza geldiğinde:
-İnsan ve vatandaş haklarını güvence altına alması
-İktidar
gücünün tek elde toplanmasının yol açacağı olumsuzluklar ve zorbacı
yöneticilerin iktidarı ele geçirme korkusu.
Demokrasilerde Seçim:
Demokrasilerde seçim; genel ve eşit oy hakkına dayanır.
Genel ve eşit oy hakkı;
cinsiyet, bölge ve sosyoekonomik düzey ayrımı olmaksızın herkesin seçimlerde
eşit oy kullanabilmesi anlamına gelir.
Demokrasilerde Siyasi Partiler:
Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez bir unsuru olan siyasi
partiler, iktidara ortak olmak veya iktidara tek başına sahip olmak
isteyenlerden benzer görüşleri savunanların resmi bir birlik altında bir araya
gelmeleriyle oluşur. Böylece vatandaşlar görüşlerini siyasi partilerde temsil
edilmiş olur.
İktidar seçimi, çoğu zaman bir siyasi
partinin iş başına getirilmesidir. Parti yöneticileri değişse de partinin
temsil ettiği temel düşünce değişmez.
Demokrasilerde Modern Toplum:
Demokrasinin uygulandığı yerlerde modern toplumlar, genellikle
farklı etnik, dilsel ve kültürel gruplar içerir. Farklı hayat tarzına sahip her
bir grup örgütlenebilir, kendi hak, özgürlük ve çıkarlarını savunabilir;
ekonomi, siyaset ve toplumu etkilemek için yasalar çerçevesinde faaliyet
gösterebilir.
Devletin Ana İşlevleri:
Devletin üç ana işlevi: -yasama
-yürütme
-yargılama devletin güç kullanma organlarıdır.
Demokratik anayasalarda iç içe geçmiş güçler ayrılığı
ilkesi ise insan ve vatandaşlık haklarını güvence altına almaya, iktidar
gücünün tekelde toplanmasının yol açacağı otoriterlik tehlikesini önlemeye yöneliktir.
Demokrasilerde Seçimlerin Önemi:
Demokrasilerde; demokrasi seçimler sayesinde işler.
Çalışamaz hale gelen veya süresi dolan meclis, genel seçimler yoluyla
yenilenir. Yönetim kademeleri adaylar arasındaki seçimlerle belirlenir. Ülkenin
geleceği, vatandaşların seçimlerine göre şekillenir. Günümüzde demokrasi diğer
yönetim biçimlerinden ayıran en belirgin uygulama olan seçim, öncelikle genel
ve eşit oy hakkına dayanır. Genel ve eşit oy hakkı; cinsiyet, bölge ve
sosyoekonomik düzey ayrımı olmaksızın herkesin seçimlerde eşit oy
kullanabilmesi anlamına gelir.
Demokrasilerde Toplumun Sivilleşmesi:
Demokrasilerde toplumun sivilleşmesi askeri ve
ideolojik olmaktan uzaklaşmak anlamına gelir. Sivil toplum, insanların
özgürlüklerini baskıcı ve rahtsız edici bir gözetim olmadan yaşayabilmelerini
mümkün kılar. Devlet ve asker dışı bu özgürlük alanında vatandaşlar, ekonomik,
sosyal kültürel meselelerde yoğun mesai harcarlar.
Sivil toplumun ana gündemi; çevreci hareketler kadın, çocuk ve
engelli haklarını savunan insan hakları savunuculuğu savaş karşıtlığı, hayvan
hakları, sanat ve spor etkinlikleri, hayat boyu eğitim gibi konular sivil
toplumun ana gündemini oluşturur.
DEMOKRASİNİN TEMEL DEĞERLERİ
Günümüzde demokrasi, devlet yönetim sistemi olmaktan ziyade
birlikte yaşama kültürü olarak kabul edilir. Demokrasi’nin temel değerleri;
-özgürlük
-eşitlik
-adalet
-hoşgörü
-dürüstlük
-farklılıklara saygı
-farklılıklara saygı, tolerans gibi değerler insanların
birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen ilkeler hâline geldiğinde demokratik
sistem işlemeye başlar.
Aile, okul ve toplumun daha demokratik ve daha insancıl bir yapıya
kavuşmasını sağlamaktır. Aile içi demokrasi, demokratik ve toplumun daha
demokratik okul ve demokratik toplum kavramları bu temel değerler üzerine
yükselir. Bu temel değerler demokrasi sisteminin işlemesine katkı yapar. Bu
nedenle demokratik sistem ile demokrasi kültürü neredeyse aynı anlamlara gelir.
Özgürlük; demokrasinin en temel değeridir. Çünkü
diğer bütün değerler, özgür bireylerin eylemlerine dayanır. Özgürlük; bir şeyi
yapma veya yapmama, beli bir şekilde davranıp davranmama erkidir.
Serbest hareket etme gücüdür.
Başkalarına zara vermeden her şeyi yapabilmeye özgürlük denir.
Başkalarına zarar vermeden davranabilme biçimidir.
Özgürlük sadece küçük bir grup için değil, herkes için söz
konusu olmalıdır. Herkese eşit olarak tanımalı ve herkes özgürlüklerden eşit
olarak yararlanabilmelidir. Aksi takdirde, özgürlükler, sadece azınlıklara
tanınan bir ayrıcalık olmaktan öteye gidemez. Bu durumda da eşitlikten söz
etmek mümkün değildir.
Sınırsız bir özgürlük yoktur. Hoşumuza gitmese de işleyen bir
düzeni hukuk dışı yollarla, barışçıl olmayan yöntemlerle, başkasının haklarını
ihlal eden eylemlerle değiştirmeye hakkımız yoktur. Çünkü kişisel özgürlüğümüz,
yalnızca bizi ilgilendiren konular içindedir. Başka bir ifadeyle özgürlüğümüz,
başkasının haklarının başladığı yerde biter.
Haksızlığı uğramama ya da haksızlığa
maruz kalınmışsa onu telafi etme, adaletin gereğidir. Vatandaşlarının maruz
kaldıkları haksızlık, zulüm, taciz, zorluk gibi olumsuzlukları, daha büyük
olumsuzluklara yol açmadan ancak devlet ortadan kaldırabilir.
Eşit ve adil bir hukuk sisteminin tamamlayıcı unsuru bağımsız ve
tarafsız mahkemelerdir. Hukuk ve mahkemeler, adaleti temin etmek için gerekli
iki demokratik araçtır. Yasaların herkese eşit bir şekilde uygulanması gerekir.
Adil bir toplum için yasa önünde eşitlik zorunludur.
Azınlıklar ve farklı görüşlere sahip gruplar: Demokrasilerde
bireysel ve toplumsal adaleti temin etmek için azınlıktaki farklı dünya
görüşlerine kendilerini kamuoyuna tanıtabilmeleri için devlet desteği verilir.
Düşük gelirlere maddi destekte bulunulur. Kimsesiz yaşlılara ve çocuklar için,
ödenen vergilerden bir fon ayrılır ve harcama yapılır.
-Toplumda bir kesim refah içinde yaşarken başka bir kesim bunun
tam aksi şartlara sahip olmaması gerekir.
Eşitlik; tüm insanların, insan olmak bakımından
birbiriyle aynı değerde olduğunu ifade eder. İnsanlık tarihi eşitsizliklerle
doludur.
Tarih boyunca; yöneten-yönetilen
erkek-kadın
genç-yaşlı,
eğitimli-eğitimsiz, seçkin-avam halk, işçi-işveren (patron),
ikililerinden biri diğerine karşı üstünlük kurmuştur. İnsanların bazıları
efendi, bazıları köle olarak doğmazlar. Bütün insanlar eşit olarak
doğar.
Eşitlik; hiç kimseye dil, din, ırk ve cinsiyet gibi özellikleri
nedeniyle ayrıcalık tanınmaması, tüm bireylere aynı hak ve özgürlüklerin
tanınmasıdır. Eşitliğin sağlanabilmesi ise anayasa ve yasalarla belirlenen hak
ve görevlerin herkese eşit olarak uygulanmasıyla mümkündür. Buna fırsat
eşitliği ya da hukuki eşitlik adı verilir.
Demokrasilerde eşitlik hakkı:
Eşitlik, tüm insanların insan olmak
bakımından birbiriyle aynı değerde olduğunu ifade eder.
Eşitlik uygulamaları yaşama, aile kurma, şiddete karşı korunma
gibi temel haklarla başladı.
Öte yandan eşitlikçi anlayış,
siyasi yönetime katılma eğitim, seyahat, kendini geliştirme gibi sosyokültürel
haklara kadar fırsat eşitliği biçiminde yayıldı. Örneğin hiç kimse, yaşama
hakkına sahip olma veya öldürülmemem hakkı bakımından bir başkasından bu hakka
daha çok sahip değildir. İnsanların bazıları köle, bazıları efendi olarak
doğmazlar; bütün insanlar eşit olarak doğar.
Dijital Vatandaşlık nedir?
Sandık başına gidilerek gerçekleştirilen seçimler demokratik
sistemin işleyişi için yeterince önemlidir. Fakat halkın onayını almanın veya
bir görüşü desteklemenin tek yolu sandığa gitmek değildir. Kitle iletişim
araçları, vatandaşların bireysel görüşlerini herkesin erişebildiği bir sanal
ortamda ifade etmelerinin yolunu açmaktadır.
Demokratik vatandaş:
Demokratik Vatandaş; devletin tüm imkânlarından diğer
vatandaşlarla eşit yararlanma hakkına sahip özgür bireydir. Vatandaşlar, karar alma
süreçlerine katılmak, seçme hakkını kullanmak, meclisin kararlarını veya
hükümetin uygulamalarını beğendiğini göstermek, hak ihlalleri ve özgürlük
kısıtlamalarıyla mücadele etmek için bir sonraki seçim dönemini beklemek
zorunda değiller. Bir sonraki seçim dönemini bekleyen vatandaşlık anlayışı ile
her şeyi devletten bekleyen pasif vatandaşlık anlayışı, toplumsal sorunların
çözümünde yetersiz kalmaktadır.
Eşit ve Adil Bir Hukuk Sisteminin Tamamlayıcı Unsurları:
Eşit ve adil bir hukuk sisteminin tamamlayıcı unsuru bağımsızve tarafsız mahkemelerdir.
Hukuk ve mahkemeler, adaleti temin etmek için gerekli iki demokratik araçtır.
Yasaların herkese eşit uygulanmadığı bir yerde adil bir toplumun oluşacağı
düşünülemez. Adil bir toplum için yasa önünde eşitlik zorunludur..
Aktif Vatandaşları ve Sorumlulukları:
Aktif vatandaş; seçimler, mahkeme, şikâyet, kamuoyu oluşturma,
karar alma sürçlerini etkileme gibi bir dizi siyasi ve toplumsal sürecin
işleyişi konusunda bilgi sahibidir.
Aktif vatandaş, hiçbir şeyi başkalarından veya devletten beklemez,
yapılması gerekeni talep eder. Aktif vatandaş özgür bir birey olarak tek başına
girişimlerde bulunabileceği gibi başkalarıyla iş birliği yaparak da çözüm
süreçlerine katılabilir.
Hak: Hukuk düzeninin bireylere tanıdığı yetkiye hak denir.
Hak; bireylerin ya da toplulukların çeşitli gereksinimlerinin
karşılanması için dile getirdikleri istemlerin hukuk yoluyla düzenlenip
güvenceye bağlanmasıdır.
Sosyal adalet: Kadınlar, engelliler, yoksullar veya
işçiler gibi dezavantajlı grupların haklarının korunması sosyal adaletin bir
gereğidir.
Dezavantajlı Gruplar; Çalışma koşulları,
sağlık, korunma, barınma ve eğitim gibi temel meselelerde devletin desteğine
ihtiyaç duyan kesimlere denir.
Demokrasi kültürü, yalnızca evde veya okulda yaşanabilecek bir şey
değildir. Özgürlükleri kısıtlamaya, farklılıkları yadırgamaya, eşitsizlikleri
güçlendirmeye başlamış biri, her yerde aynı davranmak isteyecektir. Bu nedenle
demokratik değerler aile ve okulda kazanılır. Eşitliğin gözetildiği ve ayrımcı
tutumların olmadığı bir öğrenme ortamında adil bir iş bölümünün yapıldığı bir
ev, bireysel farklılıklarımıza saygı duyulan bir toplum, yaşayan bir demokrasi
kültürü oluşturmaya başlamış demektir. Eğer bir sınav adil yapılırsa
sonuçlarına gönül rahatlığıyla herkes katlanabilir.
FARKLI TÜRDEN DEMOKRASİLER
Başlıca yönetim sistemleri:
İlk devletlerden günümüze kadar
birçok devlet biçimi ortaya çıktı. Devletler, yöneticilerin tutum ve
davranışlarının niteliğine göre farklılıklar gösterirler. Bu devlet biçimleri
aşağıdaki gibidir.
Teokratik yönetim:
Dine dayalı, din kurallarına göre
yönetim demektir. Din kurallarına göre yönetiliyor olması teokratik
devletin en belirgin özelliğidir. Teokratik devlet yönetiminde
egemenliğin kaynağının ve mutlak sahibinin Tanrı olduğu kabul edilir. Devleti,
monarşilerde olduğu gibi tek kişi ya da din adamları sınıfı yönetir.
Din önderi olan bu kişi ya da zümre yönetme gücünü tanrı’dan
aldığını, tanrı’nın emirlerini yerine getirdiğini ve sadece tanrı’ya karşı
sorumlu olduğunu savunur. Teokratik yönetim anlayışında devletin, insanların
yararı için tanrı tarafından kurulduğuna inanılır ve devlet kutsal kabul
edilir.
Oligarşi devlet (Aristokratik):
Seçkinlerin kararlarına dayalı devlet yönetimidir. Yani
bir gurubun yönetimde egemen olduğu yönetim biçimidir. Oligarşi devletlerde
yönetme gücü çok küçük bir grubunun ya da sınıfın elindedir. Egemenliğin
sahibi olan bu grup kendini halka karşı sorumlu saymaz ve devleti istediği gibi
yönetir. Yasa yapma ve yargılama görevleri de yine bu grup tarafından yerine
getirilir.
Monarşi Yönetimi: Ülkenin tek kişi tarafından
yönetilmesidir. Devlet, padişah, halife, sultan, kral, padişah veya çar adı
verilen yöneticiler tarafından tek kişinin kontrolünde yönetilen devlet
biçimidir.
Saltanat: Devlet yönetiminde yönetim
babadan oğla geçmesi olayına denir.
Diktatür (Totaliter): Zor ve baskıya ya da devlete
mutlak itaate dayalı bir yönetim biçimidir.
Cumhuriyet: Devlet yönetiminde yönetenler
ve yönetilenlerin eşit olduğu bir yönetimdir. Böylesi devletlerde, eşitlik,
özgürlük, hak, hukuk ve adalete önem verilir. Hem devlet bu haklara sahip çıkar
ve korur hem de halk bu haklara sahip çıkar ve korur.
Demokrasi: Halkın hak ve özgürlüğüne
dayalı bir devlet biçimidir. Yani halkın yönetimde söz sahibi olmasıdır. Halk
kendi yöneticilerini kendisi seçer.
Herkesin yönetime talip olabildiği tek yönetim biçimi
demokrasidir. Ne türden olursa olsun bir demokraside siyasi gücü elinde
tutanlar, vatandaşlardır. İster temsili ister doğrudan isterse katılımcı
demokrasi olusun, sonuç değişmez. Demokratik devlet yönetimi kendi içinde bazı
farklılıklara sahiptir. Bunlar:
1. Temsili Demokrasi: Halkın, idare etme hakkını,
seçtiği temsilciler vasıtasıyla kullandığı demokrasi biçimidir. Genellikle
nüfusu kalabalık ülkelerde uygulanır. Belli dönemler için seçilen belli
sayıdaki milletvekilleri, temsil ettikleri vatandalar adına mecliste yasal
düzenlemeler yaparlar. Hükümetin işlerini denetleyip vatandaşları, devlet
işleri konusunda bilgilendirirler. Temsili demokrasinin başkanlık ve yarı
Başkanlık sistemi gibi biçimleri vardır.
Temsili Demokrasi’nin bölümleri:
Başkanlık Sistemi: Yürütme
gücünün yasama gücünden kesin olarak ayrıldığı yönetim biçimidir.
Milletvekilleri ile bakanlar farklı kişilerdir. Başkan, halk tarafından belli
bir süre için seçilir ve başkanın gücünü sınırlandıracak tek şey yasalardır.
Başkan, tüm devlet memurları üzerinde ve
mahkûmları affetme konusunda karar verme yetkisine sahipken hâkim ve savcılar
üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.
Yarı Başkanlık Sistemi; temsili
demokrasi ile başkanlık sisteminin bir karışımıdır. Devlet başkanı, hem
başbakandır hem de hükümetin başıdır. Bir bakıma yürütme üzerindeki etkisi
artırılmış Cumhurbaşkanıdır.
2. Doğrudan Demokrasi: Halkın
yönetme gücünü kendisinin kullandığı demokrasi biçimidir. Genellikle nüfusu az
olan küçük ülkelerde uygulanır. Geçmişte Antik Yunan’daki Atina Devleti’nde,
günümüzde ise İsviçre’de uygulanmaktadır.
3. Katılımcı Demokrasi: Çoğunluğun
hâkimiyetine değil, azınlığın haklarının korunup gözetilmesine vurgu yapar. Hep
birlikte karar verme idealine dayanan katılımcı demokrasi yaklaşımı, iki açıdan
tanımlanır:
Toplumun her kesiminin karar alma
süreçlerine aktif katılımını artırmak,
Kadınlar,
yaşlılar, engelliler, azınlıklar, göçmenler gibi toplumun dezavantajlı
kesimlerini oy kullanma, seçme, seçilme, aday olma, görüş belirtme, kamuoyu
oluşturma vb. demokratik süreçlere daha fazla katılmaya teşvik eder. Bunun
önündeki geleneksel, kültürel ve hukuki engelleri kaldırmaya çalışır.
-Toplumun bütün kurumlarının demokratik
bir iç işleyişe kavuşmasını sağlamak.
Ev, okul, iş yeri, arkadaş gurupları turizm ve seyahat etkinlikleri, sendika ve
parti içinde hatta askeriye ve cezaevlerinde iş ve işlemlerin demokratik bir
şekilde gerçekleşmesini sağlamaya çalışır.
Soru:Katılımcı Demokrasi nedir?Hep birlikte karar verme idealine
dayanır. Katılımcı demokrasi yaklaşımı iki açıdan tanımlanır.
2. Toplumun her kesiminin, karar alma süreçlerine aktif katılımını
artırmak
2. Toplumun bütün kurumlarının demokratik bir iç işleyişe
kavuşmasını sağlamak.
Türk Demokrasisinin özellikleri:
Türkiye Cumhuriyeti, laik, soysal, demokratik bir hukuk
devletidir.
Laiklik, soysal devlet ve hukuk ilkesi demokrasinin
gerekleri olarak kabul edilir.
Türkiye’de temsili demokrasi uygulanmaktadır.
Yasa yapma gücü;Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yargılama
gücü; bağımsız mahkemeler,
Yürütme ve idare etme gücü: ise hükümet tarafından
kullanılmaktadır.
İsteyen vatandaşlar yargı, yürütme
veya yasama kurumunda görev alabilir.
NSAN HAKLARININ ETİK TEMELLERİ
Etik ilke (Ahlak yasası): Kişinin nasıl iyi eylemede
bulunabileceğini bildiren evrensel yasa. Etik ilke, kişinin özgür bir karar
verdiğini ve sorumluğu üstlendiğini gösterir.
Temel Haklar: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan
29 adet hakkı içerir. Bu haklar; sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik hakların
hatta çevre ve hayvan haklarının da çıkış noktasını oluşturur.
Kişinin etik davranabilmesi için bir evrensel ilkeye uygun
davranması gerekir. Kişi, bir evrensel etik ilkeye uygun davranırken
davranışının sonunda herhangi bir çıkar beklemez. Karşısındaki kişinin insan
olması, kişiyi belli yönde davranmaya zorlar, İnsan hakları ile etik arasındaki
ilişki çift yönlüdür.
1-Evrensel insan haklarını birer etik ilke olarak kabul etmek
2-İnsan haklarına saygı göstermeyi, bir ahlaki görev saymak
İnsan hakları devredilmez, ret edilmez, yok
sayılmaz, İnsanlar bu temel haklara sahip olmak için, herhangi bir bedel
ödemez, hiç kimseye borçlanmazlar. Çünkü insan, haklarıyla birlikte doğar. Bu
yüzden yaptığı hiçbir şey, bir insanın temel haklarını kalıcı olarak elinden
almaya izin vermez. Diğer insanlara düşen görev, insanın temel haklarına
koşulsuz saygı göstermektir. Bu insana duyulan evrensel saygıdır.
Etik olan, çıkarsız ve beklentisiz biçimde
iyi ve doğru olanı yapmaktır. İyi olan başkasına zarar vermeyen hatta kişinin
kendisine veya başkasına olumlu katkı yapan bir tutum, davranış veya
uygulamalardır. İyi olanın aynı zamanda doğru olduğu düşünülür. Doğru ise
geçerli bir ilkeye yasaya, geleneğe vb. uygun olan davranıştır.
Öldürmemelisin!: Biçimindeki bir ahlaki anlayış insanın en
temel hakkı olan “yaşam”ı güvence altına alır.
Suçsuz yere cezalandırmamalısın!: İlkesi ise yine insanın
temel haklarından “suçu ispat edilinceye kadar masum kabul edilme” ve “adil
yargılanma” haklarını güvence altına alır.
Yaşamak, adil yargılanmak, mal, mülk edinmek, evlenmek, öğrenmek,
sağlıklı yaşamak, dinlenmek ve tatil yapmak, yönetime katılmak, çalışmak….
Bunlar insan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde
birer insan hakkı olarak tanımlanmaktadır.
Toplumdan topluma farklılık gösteren kültürel değerler
insanı çepçevre kuşatmakta, neredeyse bütün davranışlarını yönlendirmektedir.
Dışlama, kınama, yadırgama, küçük görme gibi yaptırımlar nedeniyle insanlar,
başkalarına hiçbir zararı olmayan şeyleri bile özgürce yapamaz hâle gelirler.
İnsan haklara dayalı bir etik anlayışı, kişinin özgürlüğüne saygı duymayı
önerir, kişisel tercihlere müdahale etmeyi yasaklar.Özgürlük, herkes
tarafından korunması gereken, insana onur ve değer katan bir durumdur. Etik bir
ilke olarak benim özgür oluşum, diğerlerinin özgürlüğünün garantisi
olmalıdır.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İNSAN HAKLARI:
İnsan hakları evrenseldir. Fakat insanların
bu hakları her zaman kabul edilmiş ve korunmuş değildir. Bu durum; kölelik,
şiddet ve ayrımcılık gibi insan onuru ve değerini ortadan kaldıran
uygulamalarda açıkça görülebilmektedir.
İnsan haklarının tanınması ve yasal
olarak güvence altına alınması, insanın değerinin de korunması anlamına
gelmektedir. Bu konuda geçmişten günümüze kadar birçok önemli adım
atılmıştır.
15. yüzyılda başlayan Rönesans, insanı
yeni bir anlayışla ele alır. Bu anlayışa göre insan, yaratıcı enerji ve
yeteneklerle donatılmış, yeteneklerini sergilemek ve dünyayı daha güzele ve
iyiye doğru değiştirmek üzere doğmuş bir bireydir. İnsan özgürlüğü ve doğadaki
yeri, yeniden sorgulamaya başladı.
Magna Carta Libertatum:
İngiltere’de Papa, kral ve soylular arasında
yapılan sözleşmedir. Bu sözleşmeyle Kral John (Yurtsuz John) kanunlara uygun
davranmayı kabul etmiş ve bazı yetkilerinden din adamları ve soylular lehine
vazgeçmiştir. Bazı önemli maddeleri şöyledir:
-Hiçbir özgür insan, yargılanmaksızın hapse atılamaz, sürgün
edilemez, zarara uğratılamaz.
-Hiçbir özgür insan mal ve mülküne el konulamaz.
Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi:
Avrupa’daki ilk insan hakları bildirgesi, 1789 yılında Fransız
İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi adıyla yayımlandı. Bildirge Magna Carta’da
olduğu gibi yalnızca erkeklerin hakları ve sorumluluklarını sıralamaktadır. 17
Maddeden oluşan bildirgenin bazı maddeleri:
-İnsan, haklar bakımından özgür ve eşit doğarlar
-Özgürlük, mülkiyet hakkı, güvenlik ve baskıya karşı direnme temel
insan haklarıdır.
-Devlet yönetiminin anmacı, insan haklarını korumaktır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi:
İnsan hak ve özgürlükleri ilk kez bir bütün
olarak ilan edilmiştir. Bildirge’nin bütün maddeleri bugün insanların sahip
oldukları tüm hakları en azından ilke olarak içerir ve kesinlik ifadesi taşır.
Herkes ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da herhangi bir başka inanç,
ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir ayrım
gözetilmeksizin bu Bildirge’de açıklanan bütün haklardan ve özgürlüklerden
yararlanabilir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan çocuk
ve kadın hakları ile sosyal ve siyasal haklar ayrı ayrı sözleşmelerle yasal
olarak güvence altına alınmaya çalışılmıştır.
Türk Tarihinde İnsan Hakları
Eski Türklerde “töre”ye göre hareket edilirdi. Töre’ye göre adam
öldürmek, namusa tecavuz, kız kaçırma’nın cezası idamdı. Hırsızlara çaldığının
on katı ödettirilirdi. Eski Türkler kadına da önem vermişler. Hükümdar sefere
çıktığında hükümdarın eşi “Hatun” yerine oturur, elçileri kabul ederdi.
Tanzimat ve Islahat Fermanı
Osmanlı Devleti’nde 1839’da Tanzimat Fermanı
ve 1856 Islahat Fermanı’nın temelinde insan hak ve özgürlükleri olan bir
belgedir. Tanzimat ve Islahat Fermanı ile ayrım gözetilmeksizin herkesin can,
mal ve namus güvenliği, yargılanma ve mülk edinme gibi önemli hakları güvence
altına alınmıştır.
1876 Kanunuesasi:
Osmanlı Devleti’nde 1876 yılında Meşrutiyet’in ilanı ile Türk
tarihinde ilk defa anayasa yönetimine geçilmiştir. Meşrutiyet ile birlikte
kabul edilen Kanunuesasi’ye ye göre;
9. maddede yer alan hükme göre, herkesin, başkalarının haklarını
ihlal etmemek kaydıyla kişisel özgürlüğe sahip olduğu
11. Maddede ise Genel kamu düzenine ve ahlaka aykırı olmadığı
müddetçe herkese din, inanç ve ibadet özgürlüğünün tanındığı
21. Madde. Özel mülkiyete keyfi biçimde ve tazminat ödenmeden
el konulmayacak
Gibi insan hak ve özgürlükleriyle ilgili
maddeler yer alır.
Türkiye Cumhuriyeti Döneminde İnsan Hakları:
1924 Anayasası’nda 1976 yılında kabul edilmemiş bir takım hak ve
özgürlükler eklenmiştir. Bunlar:
3. Madde: Egemenliğin kayıtsız şartsız vatandaşa ait olması
10. Madde: Milletvekili seçimlerinde kadınların da oy kullanma
hakkının verilmesi
69. Madde: Herkesin yasalar karşısında eşit olduğu
70. Madde: kişi dokunulmazlığı, din, söz, yayım, seyahat, çalışma,
dernek kurma ve toplanma gibi hak ve özgürlüklerin tanınması gibi haklar
tanınmıştır.
Ayrıca 1934 yılında birçok Avrupa ülkesinde henüz kamu.
Edilmemiş olan kadınların milletvekili seçilebilme hakkı, anayasada yer
almıştır.
Yine sonraki dönemde; Türkiye Cumhuriyeti, İnsan hakları Evrensel
Bildirgesi’ni imzalamış, çocuk ve kadın haklarına dair sözleşmeleri kabul
etmiş, siyasal ve sosyal eşitlik ilkelerini hayata geçirmeye çalışmıştır.
TOPLUMSAL YAŞAM VE ÖZGÜRLÜK
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, tüm insanların sahip olduğu
ve hiçbir durumda ellerinden alınmayacak temel haklar sıralanmıştır.
Toplumda birlikte yaşadığımız insanların başkalarının hak ve
özgürlüklerine saygı, hoşgörü, tolerans ve empati gibi tutumlara sahip olmaları
gerekir.
Eğitim, güvenlik, adalet, boş zaman, vatandaşlık, ekonomi, sanat
ve din temel hakların gerçekleşmesine hizmet ederler.
Devlet kurumu ise vatandaşlarına bir kimlik verir ve onlara hizmet
götürür.
Herkesin farklı bireysel çıkarlarının olabileceği göz önüne
alındığında birlikte yaşamanın, birtakım sorunlara yol açabileceği aşikârdır.
Toplumda olası problemlerin çözümü için mahkemeler önemli bir kurumdur.
Hak ve özgürlük ihlallerine yol açan çatışma ve uzlaşmazlıkları
önlemek için;
-kolluk kuvvetleri
-yasalar
-kurallar,
-gelenekler oluşturulmuştur.
İnsanları ortak çıkarlar etrafında birleştirmek, birlikte yaşama
duygusunu güçlendirmek için siyaset kurumu aktif hale gelmiştir.
Kullanılmayan bir hak veya özgürlüğün sahibi olmak anlamsız bir
yüktür. Hak ve özgürlükler kişilere iki tür sorumluluk yükler.
1. Hak ve Özgürlükleri kullanmak
2. Hak ve özgürlükleri kullanırken aynı zamanda başkasının hak ve
özgürlükleri de ihlal edilmemelidir.
Hak ve özgürlük ile görev ve sorumluluk arasında karşılıklı bir
ilişki vardır. Çünkü hak ve özgürlükler toplumsal ve sosyal bir yaratık
olan insanın omuzuna aynı zamanda görev ve sorumluk yüklemektedir.
-Kişiler ancak özgür oldukları oranda eylemlerinden sorumlu
olabiliriler.
-Kişiler ancak haklara sahip oldukları sürece sorumlulukları
yüklenebilirler.
-Özgür iradesiyle bir hakkını kullanan veya kişisel bir tercih yapan
kişinin, başkalarının haklarını çiğnememesi, başkalarının özgürlük alanına
girmemesi beklenir.
-Hak ve özgürlüklerin mutlak, sınırsız veya sorumsuzca
kullanılması düşüncesi, bir hayal ürününden başka bir şey değildir. Bu nedenle
hak ve özgürlüklerimizi yaşarken toplumsal ilişkilerimizde birlikte yaşadığımız
diğer insanlarla bireysel çıkar ve ihtiyaçlarımız çatışabilmektedir. Herkesin,
kişisel tercihleriyle kullanıldıkları hak ve özgürlüklerinin neticelerini
üstlenmesi beklenir.
Hukuk, özgürlük ve sorumluluk arasındaki bu zorunlu ilişkiye
dayanmaktadır.
İnsan hak ve özgürlüklerinin evrensel düzeyde tanınmasını ve
korunmasın sağlayan uluslar arası sözleşmelerde, hak ve özgürlüklerin herkes
için olmakla birlikte kişinin statüsüne ve toplumsal koşullara bağlı olarak
sınırlandırılabileceği ifade edilmektedir.
Buna bir misal verecek olursak; çocukluk,
memurluk, askeri personel olmak gibi bazı statüler ile savaş ve olağanüstü hal
gibi bazı toplumsal koşullar, birtakım hak ve özgürlüklerin kullanılmasını
engelleyebilir. Bu nedenle silahlı kuvvetler ve emniyet kuvvetlerine mensup
olanlar ile idari makamlarda görev yapan devlet memurları için dernek kurma
hakkının kısıtlanmasında bir mahsur yoktur.
Bazı hak ve özgürlüklerin de kullanıldıklarında
kişileri sorumluluk yüklemez.
Örneğin; yaşamanın hiçbir sorumluluğu yoktur. Yani sen neden
yaşıyorsun deme hakkına sahip değildir. Hiç kimse doğduğu veya ölmediği için
sulanamaz.
Düşünce ve İnanç Hakkı:
Düşünce, inanç hakkı ve özgürlüğü vardır ama
bu hakları kullanırken bazı hususlara dikkat etmek gerekir.
İnsan hak, özgürlük ve inançlarının bir uzantısı olan
düşüncelerini açıklama veya inancının gereğini yerine getirme, insana
sorumluluk gerektirir. Bu nedenle açıklanan hiçbir düşünce, başkalarının onur
ve şerefini kirletmemeli, kişilerin toplumsal saygınlığına gölge düşürmemeli,
kimseyi zan ve töhmet altında bırakmamalıdır. Çünkü hiçbir inancın,
başkalarının hak ve özgürlüklerini ihlal eden bir ibadet biçimi öngörmesi beklenmez.
Yine evlenme ve aile kurma hakkına
dayanılarak; hiç kimse evlenme niyetiyle kaçırılamaz, alıkonulamaz, evlilik
sözleşmesini imzalamaya zorlanamaz.
-Mülk edinme hakkına dayanarak devlete ve kişiye ait bir arazi
veya bir eşyaya izinsiz veya bedelsiz olarak sahip olunamaz.
Hiç kimse dinlenme ve boş zaman hakkına dayanarak mesai saatleri
içinde kendisinden beklenen görevleri yerine getirmesi için zorlanamaz.
Hakların korunmaya özgürlüklerin de kullanılmaya ihtiyacı vardır.
Hatta bazen hak ve özgürlükleri kullanabilmek için mücadele edilmesi gerekir.
Örneğin dil, din, renk, ırk, cinsiyet, siyasi görüş veya sosyoekonomik durum
gibi farklılık nedeniyle ayrımcı muameleyle karşılaşanların, öncelikle eşit
muamele talep etmeleri sorunun erken çözümü için önem arz eder. Eğer sorun hâlâ
çözme kavuşmamışsa yetkililerden çözüm üretmeleri istenebilir. Bazı durumlarda
sorun, bu aşamada da çözülmez ve hukuki yollara veya insan hakları kurumlarına
başvurmak gerekebilir.
Bir ülkede demokrasi, hukuk ve insan haklarının olması, kişilere
haklarının kolayca teslim edileceğini garanti etmez. Kolluk kuvvetleri,
mahkemeler, hak ve özgürlüklerle ilgili kurullar ve dernekler, kullanılmasına
müsaade edilmemiş olan hak ve özgürlükler yüzünden vardır.
Bildirge: Bağlayıcı olmayan tavsiye niteliğindeki kararları
ilan eden belgeler.
Sözleşme: İmzalayan devlet için, yasa gibi bağlayıcı niteliği
olan uluslar arası belgeler
Asayiş: bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu,
düzenlilik, güvenlik.
Kamu otoritesi: Devlet adına güvenliği ve düzeni sağlamakla
yetkili ve sorumlu kişiler. Amirler, memurlar, polisler, jandarma ve diğer
görevliler kamu otoritesini temsil ederler.
Statü: Bir kimsenin bir kurum veya bir toplum içindeki
durumunu ifade eder. Kişilerin statüleri, toplum içindeki saygınlıklarıyla
yakın bir ilişki içindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder